İş hayatında bazen çalışırken ailenizi ihmal ettiğiniz, o hep anne ya da baba diye sizin arkanızda koşturan biricik çocuğunuza çok az vakit ayırdığınızı fark ediyor musunuz?
Hepimiz çok yorgunuz. Sabah akşam demeden çalışıyoruz. Belki çok fazla fedakarlık ediyoruz, özel hayatımızdan feragat ediyoruz. Ama o işler var ya o işler, hiç ama hiç bitmiyor. Hiç yetişmiyor, yetişse de beğenilmiyor. Beğenilmedikçe, daha da çok çalışıyoruz. Değil mi?
Oysa bu sarmaldan kurtulmak, daha az yorularak başarılı olmak mümkün. Bu yazımda sizlere daha az yorularak daha çok ve daha kaliteli iş çıkarmak için iki ufak ipucu vereceğim.
Bu yazımızın özeti, mottosu, doğru işi doğru zamanda yapmak, ama nasıl? Eğer çok çalışıyorsunuz, çok iş bitiriyorsunuz ama yaptığınız iş hak ettiği değeri almıyorsa, ya doğru işi yapmıyorsunuz ya da doğru iş olsa bile doğru zamanda yapmıyorsunuz
Doğru işe odaklanmak
İki ipucu vereceğimden bahsetmiştim, İlk ipucumuz, doğru işe odaklanmak.
Burada bakmamız gereken en önemli şey, gerçekten odaklanmamız gereken konulara mı odaklanıyoruz.
Bunun için önce size bir ilkeden bahsetmek istiyorum. Bundan yaklaşık bir asır önce, italyan matematikçi ve ekonomist Vilfred Pareto yeni bir şey keşfetti ve dedi ki, ülkelerdeki zenginliğin %80’i nüfusun %20’sine ait. Sonra bu dengesizlik modelini kurdu. bu dengesizliği bir modele oturttu ve Pareto İlkesi Şu şekilde oluştu.
“Sonuçların %80’i girdilerin %20’siyle oluşur”.
Yani bu şu demek, herhangi bir işin en önemli %20’lik kısmını yaparsanız, işin %80’ini sonuçlandırmış oluyoruz.
Bu dengesizlik hayatımızın her yerinde var;k
- Zamanımızın %80’ini tanıdıklarımızın %20’siyle geçiriyoruz.
- Yaşamımızın %80’inde dolaptaki kıyafetlerin sadece %20’sini giyiyoruz.
- Cironun %80’i müşterilerin %20’sinden gelir
- Telefonlarınızın %80’i, tanıdıklarınızın %20’sinden gelir.
- Akşamlarınızın %80’inde, yapmayı bildiğiniz yemeklerin %20’sini yaparsınız.
- Dışarı yemek yemeye çıktığınız seferlerin %80’inde bildiğiniz mekanlar içine ki aynı %20’sine gidersiniz.
Bu dengesizlik iş hayatımızda da var;
Örneğin, bir çağrı merkezine gelen soruların %80’i, sıkça sorulan sorular kitapçığındaki aslında çok standart diyebileceğimiz %20’lik paydan gelir. Yani toplamda 100 soru geldiğini varsayalım, bunların 80 tanesi aynı 20 sorudan oluşur. Siz bu 20 soruya nasıl cevap vermeniz gerektiğinizi öğrendiğinizde, aslında işin %80’ini yapabiliyor olursunuz.
Aynı şekilde, bir IT departmanına gelen problemlerin %80’i aynı %20’lik sorundan oluşur ve çözümleri standart olabilir. Bu 20 sorunu nasıl çözebildiğinizi bilirseniz, size gelen işlerin %80’ini de çözmüş olursunuz. IT’cilerin size sürekli kapat aç düzelir demesinin sebebi de bu. Çünkü bu 20 sorunun çözümü kapat aç yöntemi.
Burada sadece 80-20 olarak düşünmemek lazım. 75-25 olabilir, 70-30, 85-15 olabilir. Önemli olan buradaki dengesizliğin bir oranı olduğu, ve 80-20 bunu vurgulamak için kullanılabilen ideal bir sembol oran.
Bu tür örnekleri arttırabilmek mümkün. Ama burada asıl odaklanmak istediğim, bu dengesizlik formulünü yedirmek istediğim yer sizin başarınız. Konu şu;
“Sizin başarınızın %80’i de aslında yaptığınız işlerin sadece %20’sinden oluşur.” Yani yaptığınız işin doğru ve en önemli %20’sini bulup o %20’yi başarılı şekilde yaparsanız, %80 başarılı olabilirsiniz ve bu da başarıya giden ilk adım. Bu durum, sizin için daha az yorularak başarılı olmanız için gerekli formül olacaktır.
O en önemli %20’yi bulabilmek ve o işlerin üzerine odaklanabilmek, sizi fark edemediğiniz şekilde yukarıya taşıyacak. Etkin bir şekilde başarıya ulaşabilmek için, o kalan önemsiz %80’in ajandanızda yaratacağı karışıklığa girmeden ve bu %80’i çözmek için detaylarda boğulmadan, odaklanmanız gereken o en önemli %20’lik işin ne olduğunu bulup o konulara odaklanmanız gerekmekte. Bu aynı zamanda sizin gereksiz yorgunluğunuzu ve gereksiz iş yükünüzü de üzerinizden atmanızı sağlayacak.
Bu %20’lik en önemli işi bulabilmek için etkin dinleme şart. Aslında sizden bekleneni net şekilde dinleyip, yöneticinizin, müşterilerinizin ya da hizmet ettiğiniz kurumların beklentilerini çok iyi anlamak gerekiyor. Bu konu sizin uzmanlığınız ve size bırakıyorum. Dilerseniz geçmiş tecrübelerinize dayanarak ya da başarılı bulunan tanıdıklarınızın hangi tip işlerinin beğenildiğini araştırarak, odaklanmanız gereken %20’yi tespit edebilir, bunlar üzerine odaklanabilirsiniz. Kalan %80’i yapmayın demiyorum. Onlar da emin olun yapılması gereken işler olacak ve buna bir zaman ayıracaksınız. Ancak dikkat etmeniz gereken konu, bu konuların detayında boğulmak ya da ekstra zaman harcamak yerinde, daha çok varsayımlarla, pratik yöntemlerle ilerleyebilir, bu önemsiz olarak adlandırdığımız %80’lik kısma daha az vakit harcayarak çözmenin yollarını bulabilirsiniz.
Bütün bunları yapmaya başladığınız anda yorgunluğunuzun ve yoğunluğunuzun azaldığını hemen fark edeceksiniz.
Doğru zamanda yapmak
Tamam doğru işi yapmaya, doğru işe odaklanmaya başladınız. Peki ne zaman? İkinci ipucumuz doğru işi doğru zamanda yapmak.
Üniversiteye hazırlanırken bana destek olan bir geometri öğretmenim vardı. Kendisi geometri öğretmenim olduğu için üniversite sınavına da ne zaman hazırlanmam gerektiğini bir eğri ile göstermişti. Şimdi onun sözlerinden aldığım bilgileri size benzer cümlelerle aktarmaya çalışacağım. Çalışmaya ayırdığın zaman ve bununla birlikte kazandığın bilgi birikimi, aynı normal dağılım tablosu gibi bir eğri niteliği sergiler. Çalışmaya devam edersiniz ve bilgi birikiminiz artar, bıraktığınız zaman da bilgi birikimi giderek aşağıya iner. Tam o pik noktayı yakaladığınızda, üniversite sınavına yakın bir yerde olmalısınız. Eğer erkenden çalışır, konuları bitirir ve çalışmayı bırakırsanız, sınav sırasında bilgi birikiminiz aşağıya düşebilir. Eğer sınavdan sonra hala çalışmaya devam ederseniz zaten bilgi birikimini yukarıya taşımanızın bir anlamı olmaz.
Bu bilgiyi hayatımın pek çok yerinde kullandım. Aynı şekile iş hayatında da sizden beklenen işleri beklenen zamanda teslim etmeniz önemli. Erken ya da geç verdiğiniz işler, erken ya da geç tamamladığınız hizmetler, tam zamanında yaptığınız işler ve hizmetler kadar etkili olmuyor ne yazık ki.
Yöneticinizin sizden bir sunum hazırlamanızı istediğini varsayalım. Bu sunumu istediğim bir tarih var ve büyük ihtimalle bu tarihi size söylediğine göre siz o sunumu hazırladıktan sonra onun üzerine belki biraz çalışacak ve başka bir yerde birlikte sunacaksınız. Bu zamanı geçirdiğinizde , siz muhteşem bir iş çıkartmış olsanız dahi, ne yazık ki ya hazırlanmak için yeterli zamanı vermiyorsunuz, ya da yetişmesi gereken toplantıya yetişememesi için sebep siz oluyorsunuz.
Benzer şekilde, şirketinizin o dönemde odağı olmayan bir konu hakkında güzel bir fikriniz var. Siz henüz zamanı gelmeden, şirketinizin odağı o noktaya dönmeden bu fikrinizi sunduğunuzda, beklediğiniz etkiyi yaratmayabilir. Belki biraz beklerseniz, devran dönecek ve tam şirketinizin odaklandığı anda bu fikri ortaya koyarak daha çok prim yapabileceksiniz.
Bu müşterileriniz için de geçerli, yöneticileriniz için de geçerli, evde eşiniz ya da çocuklarınız için de geçerli.
Mesela çocukları olan bir çok kişi beni onaylayacaktır. Çocuğunuz başka bir oyunla oynarken, sizin kendi kurmak istediğiniz oyunu onla oynamaya çalışın. Ya güzel bir haber verin. Çocuğunuzun verdiği tepkiyi düşünün, sizi hayal kırıklığına uğratıyor değil mi? Oysa doğru zamanı bekleseydiniz ve çocuğunuzun odağı sizdeyken bu işe girişseydiniz, hem çocuğunuzda hem de sizde etkisi çok daha fazla olabilecekti.
Bazı işleri ne yazık ki yapmak istemediğimizden, yapmak hoşumuza gitmediğinden ya da belki farklı sebeplerden erteleyebiliyoruz. Ya da yaptığımız işin heyecanından bir an önce, zamanından önce sunmaya çalışabiliyoruz. İkisi de etkin değil. bize en çok fayda sağlayacak olan, doğru işi tam zamanında karşımızdaki kişiye sunabilmek. İşleri ertelemeyi bıraktığımız zaman, ya da işlerin heyecanına kapılmadığımız zaman, bunun etkisini çok net şekilde görebileceksiniz, boşa çalıştığımız duygusundan bir an önce kurtulacaksınız.
Özetlemek gerekirse;
çok yorgunuz ve bu yorgunluğu azaltmak için neler yapabiliriz diye yola çıktık yazımızın başında. Birinci taktiğimiz, bize %80 başarı sağlayacak %20’lik o önemli iş grubunu bulup, tüm odağımızı buraya kanalize etmek, İkinci taktiğimiz ise, bu işi ne erken, ne geç, tam da bizden beklendiği zamanda yaparak verimsiz çalışmaların önünü kesmek.
Bu sayede inanın bana, çok daha dinç çok daha huzurlu hissedecek ve evde ailenizle çok daha fazla zaman geçirebileceksiniz. Peşinizden benimle oyna diyen çocuğunuzla da oynamak için fazlasıyla zamanınız kalacak.
Görüşmek üzere…
Can Demirağ