İçeriğe geç

Ben mi büyüdüm yoksa bayramlar mı ruhunu kaybetti?

Bir bayram daha geldi. Hiç sevinemiyorum, benim için artık oldukça sıradan. Son bir kaç senedir de hep böyle. Ama karar da veremedim ;bayramlar mı artık eskisi kadar güzel değil, yoksa ben mi büyüdüm bilemiyorum.

Benim için bayram, sabah erken kalkıp babamla bayram namazına gitmek, hemen peşinden mezarlıkta yatan büyüklerimizi ziyaret etmek, sıcak ekmek alarak eve gelmekti. Kurban bayramıysa, dedemin çiftliğine gidilir, kurbanlar kesilip paylara ayrılır ve dağıtılırdı. Kurban bayramının ikinci günü, ramazan bayramının ise ilk günü, öğlen şık şık giyinip anneannemin evinde tüm aile toplanır, bayramlaşılır ve ziyarete gelenlerle muhabbet edilirdi. Peşinden kendi gezeceklerimize gider, ordan da eve dönerdik. Kapımızı çalan bayram çocuklarına babamın aldığı şeker ya da çikolatalardan dağıtır, babamın ve annemin işyerindeki yadımcılarıyla bayramlaşılırdı.

Şimdi bunları hatırlasam da kendilerinden eser yok. Önce kurban kesme ritüeli kendini yavaş yavaş bağışlara bıraktı. Sonra bayram namazlarından üşenmeye başladım. Bütün bir sene namaz kılmayan bir insan olup da sırf bayram diye sabahın köründe namaza gitmem herkesten önce kendime garip gelmeye başladı. Çocuk olup da el öperek harçlık aldığım zamanları inanın hiç hatırlamıyorum bile o kadar eski.

Her yerde, her ağızda aynı laflar… ne eksik ne fazla. “Biz tatili birleştirdik, bilmemnereye gidiyoruz.”, “Biz bu bayram evdeyiz şekerim”, “Biz şurdan aldık”, “biz bağış yaptık”, “ben hayvanların kesilmesine dayanamıyorum”, “Ahmet amcalara da gidelim el öpmeye”, saysam sayarım daha, neler neler… Her sene aynı her bayram aynı. Belirli bir bıkkınlık seviyesine erişmişim anlayacağınız.

Bayramların eski ruhunu korumadığı bir gerçek, ama belli ki ben de büyümüşüm. Bir çoğumuz da benim gibi büyümüştür. Üzerimizdeki bıkkınlığı atıp da çocuklarımıza bizim kendi çocukluğumuzdaki bayramların ruhunu kazandırmaya çabalamak bu kadar zor mu? Varsa yoksa işlerimiz, kendi kavgalarımız, tatil planlarımız… Kendimiz kaybettiğimiz bir ruhu çocuklarımıza nasıl işleyebiliriz ki, bu da ayrı bir soru işareti.

Ben bu bayram 2 yaşına bile girmemiş oğluma bayram harçlığı vermeye çalıştım. Ne paranın anlamını biliyor ne bayramın. Ama kendisine bir şey verildiği ve bir merasim sürecinden geçtiği için memnundu halinden, oyun gibi karşıladı. Ne yazık ki bir süre sonra onun çevresi sadece ben olmayacağım. Okul arkadaşlarıyla kendi sosyal gruplarını oluşturacak ve onların doğruları da en az benimkiler kadar doğru olacak. Dolayısıyla, oğlumun da bir iki sene sonra bayramlara arkadaşları gibi tatil gözüyle bakıp bakmayacağını kontrol etme şansım yok denecek kadar az.

Bilemiyorum ama belki de gereksiz bir çaba içindeyim. Dünya değişiyor, daha doğrusu insanlar değişiyor. İnsanlar değiştikçe, herkes burnunu başka yönlere çevirmişken eski bir adete bağlı kalmaya çalışmak, ya da eski kurallarıyla uygulamaya çalışmak doğru mu? Çevremiz değişirken, bizim de hayat kalitemizi aynı standartlarda sürdürebilmek için o çevreye ayak mı uydurmamız daha mı doğru olurdu? Bunları zamanla göreceğiz, belki de benim kadar nostaljik yaklaşmamak gerekiyor bu duruma.

Bütün bu soru işaretlerini şimdilik bir kenara bırakıyorum, her ne şekilde geçiriyor olursanız olun, ister yurtdışında tatilde, ister kurban pazarında, ister aile ziyaretlerinde.. Hepinizin Kurban Bayramı kutlu olsun…

Can Demirağ