İçeriğe geç

Hayallerinizin peşinde koşun, korkularınızın önünde değil…

Ne yazık ki hayallerimiz yerine korkularımızla hareket ederiz genellikle. Yalnız kalmaktan korktuğumuz için evlenir, parasız kalmaktan korktuğumuz için çalışır, sınıfta kalmaktan ya da babamızın tepkisinden korktuğumuz için ders çalışır, rezil olmaktan korktuğumuz için sevdiğimiz o şarkıyı içimizden söyleriz.  Oysa hayalleriyle hareket edenler genellikle daha mutlu insanlardır. Biraz daha fazla zaman iş arayıp idealindeki işi zevkle yapanlar, biraz daha geç evlenip hayatının aşkını bulanlar, sınıf birincisi olma hayaliyle inanıp kazananlar, kötü sesine rağmen şarkı söyleyip albüm çıkartanlar. 

Sonra bu kişilerden de şikayet ederiz. “Şuna bak, benim sesim daha güzel ama ona albüm çıkartıyorlar”, “Kesin torpili var kaptı cillop gibi işi”, “İnek gibi çalıştı kaptı 100’ü, halbuki ben daha zekiyim” ……. Halbuki biraz daha farklı yürüyor bu işler. Olay sadece yetenekte zekada değil. İstemek, hayal etmek, inanmak çok daha etkili. Hayal etmek de yetmiyor tabi. Hayal edip o hayaller doğrultusunda hareket etmek de gerekiyor.

Kazananlar aslında sizden iyi değiller

Çok mu zor hayalleriyle hareket etmek? Tablo ortada aslında. Kendimizden ne kadar kısarsak, hayatımızdan da o kadar kısıyoruz. Mutluluğumuzdan da, sevgimizden de kısıyoruz. Kaybediyoruz. Peki kazananlar çok mu iyiler bizden? Ne yazık ki hayır. Onların tek farkları, hayallerinden erken vazgeçmemiş olmamaları. Hayallerine ve kendilerine inanmaları. İnandıkları yolda gitmeleri.

İşte acı olan gerçeklerden biri de bu. Ne yazık ki hayallerini gerçekleştirenler aslında sizlerden yetenek olarak daha iyi değiller. Ama daha inançlılar, daha sabırlılar, daha istekliler. Kimse kusura bakmasın. Bu dünyada isteyip de yapamayacağınız hiç bir şey yok. Eğer yapamıyorsanız yeteri kadar istememişsiniz demektir. Peki o halde biz neden hayallerimizi bizden daha iyi olmayanlara bırakmayı kabul edelim? Neden daha iyi olmadıklarını bildiğimiz halde kendi köşemize çekilelim?

İnanın… sonuna kadar inanın. Ne para, ne zaman, ne de diğer kaynaklar bunun kadar önemli. İnancınız olduktan sonra, parayı da diğer kaynakları da, zamanı da yaratacak olan sizlersiniz.

Hayaller mutluluğa, korkular sorunlara odaklanır

Hayallerimizle hareket etmeyi öğrendiğiniz zaman hayatın zorluklarının aslında sizi o kadar da etkilemediğini göreceksiniz. Çünkü hayaller mutluluğa odaklanırken, korkular sorunlar ve endişelere odaklanır. Doğal olarak hayallerimizle hareket ederken mutluluk hissi veren anları daha çok fark ederiz. Oysa korkularımızla hareket ettiğimizde hayatımızı sorunlarla dolu sanırız, korkularımız sorunları ve endişeleri ön plana çıkarır çünkü.

Korkular, bir kaç farklı açıdan zarar verir bize. Ama en önemlisi korkmanın psikolojik şekilde zamanımızı yemesidir. Korku psikolojisi sadece zamanımızı değil, beynimizi de yer. Örneğin bir yıllık bir süreç düşünelim. Bu bir dava da olabilir, bir terfi süreci de olabilir, hatta bir hamilelik bile olabilir. Örnekleri siz kendinize göre çoğaltabilirsiniz. Bizim örneğimiz Bir hamilelik süreci olsun. İki hamile bayan düşünün.

Biri oldukça korkuyor, ya doğumda bir şey olursa diye 9 ay boyunca içi içini yiyor. Sürekli testlere gidiyor, hatta biraz da fazladan test yaptırıyor. Daha çok yıpratıyor bedenini. Sürekli eşine karnını dinleterek çocuğunun kalbinin atıp atmadığını kontrol ediyor. Sürekli tetikte, sürekli panik halinde. Hatta bu yüzden sinirli ve etrafındakilere istemeden de olsa bağırıyor. Asık suratlı ve hiç gülmüyor. Ta ki çocuğu doğana dek. Çocuğu doğunca rahatlıyor ve yüzü gülüyor.

Diğer kadın ise biraz daha hayalci. Kötü ihtimallerden daha çok, bebeğini eline aldığı zamanın hayallerini kuruyor. Yine gerekli testlerine gidiyor ama abartmıyor. Bir sorun çıkmayacağından emin. Mutlu ve sürekli güler yüzlü. Sonra çocuğu doğuyor, kucağına alıyor ve sımsıkı sarılıyor.

Siz hamile olsanız, hangi  şekilde yaşamak isterdiniz hamileliğinizi? 9 ay boyunca korkan ve sadece bir gün mutlu olan mı yoksa tüm 9 ay boyunca mutlu ve huzurlu olan mı? Üstelik ikisi de sağlıklı ve bebeklerini kucağına alıyor. Yani sonuç aynı. Ama birisi kendisine 9 ayını zehir ederken, diğeri zor bir süreci en mutlu şekilde geçiriyor. Tabi ki mutlu geçirmeyi istersiniz. Zaten istatistikler de gösteriyor ki ikinci örnekteki gibi geçen hamileliklerde doğumda sorun yaşanması ihtimali, ilkine göre çok daha düşük.

Endişeler hata yapma olasılığını arttırır

Bu bir dava örneği için de geçerli olabilir. İş yerindeki çok önemli bir projede de olabilir. Belirli bir endişeye sahip isek, sırf o endişeye sahip olduğumuz için hata yapma olasılığımız artar. Penaltı atışlarına kalan bir futbol maçını düşünün. Gol atamamaktan korkarak ayağı titreyenler mi daha çok gol atma şansına sahipler sizce? Yoksa korkmadan, sanki penaltı antrenmanında şut çeker gibi kendinden emin olanlar mı? İşte bu yüzden bazen çok yetenekli gençler penaltıyı kaçırırken, onun yarısı kadar becerisi olan ama kendinden emin olanlar golü buluyor.

Büyük adam, büyük insan da bu şekilde olunuyor zaten. Fark, yetenekli ya da yeteneksiz olmakta değil. Fark ne kadar inandığınızda. Fark hayallerinizin peşinden ne kadar koştuğunuzda.

Evet, hayat bir koşuşturma, ama korkularınızın sizi kovalamasına izin vermeyin. Bu koşuda, siz hayallerinizin peşinde koşun, korkularınızın önünde değil…

Can Demirağ